İlk Ziyaretgâh
Hırka-i Şerif’in, ilk defa muayyen bir mekanda ziyaret ettirilmesine 1780 tarihinde başlanılmıştır. Zamanın Müslümanlar ve gayrimüslimler tarafından da çok sevilen Hükümdarı I. Abdülhamit, günümüzde camii avlusunda bulunan ve tek odadan müteşekkil olan yapıyı inşa ettirerek, burasını Hırka-i Şerif'in muhafaza ve ziyaretine tahsis eylemiştir.
Ziyaretler zamanla yoğunlaşınca bu ziyaretgâh 1811 yılında dönemin padişahı Sultan Mahmud-ı Adlî tarafından yeniden inşa ettirilerek, etrafındaki bina ve arsalar istimlak edilmek suretiyle etrafı genişletilmiş ve böylece ziyaretlerdeki izdiham da bertaraf edilmiştir.
Bazı kaynaklarda Sadrazam Çorlulu Ali Paşa’nın da Hırka-i Şerif'in muhafazası için aynı yerde bir başka oda ve bu odanın bitişiğine de imaret ile çeşme yaptırdığı belirtilmektedir. Bu yapılardan günümüze sadece çeşme ulaşmıştır.
İstanbul’a yerleşen Üveysilerin Hırka-i Şerif’i önce ikametgâhlarında, XVIII. Yüzyılın başlarından itibaren de Sadrazam Çorlulu Ali Paşa’nın inşa ettirdiği odada Ramazan aylarında ziyarete açtıkları bilinmektedir.
I. Abdülhamit 1780 yılında günümüzde caminin kuzeyinde kalan ve avlu sınırı yakınında bulunan küçük hücreyi inşa ettirmiştir. Hırka-i Şerif Dairesi veya Eski Hırka-i Şerif Odası olarak anılan bu hücre II. Mahmut tarafından 1812 yenilenmiş olup, Hırka-i Şerif Caminin tamamlanmasına kadar kullanılmıştır.
Bu oda küçük boyutlu, dikdörtgen planlı, fevkani ve tekne tonoz örtülü bir yapıdır. Osmanlı devri kütüphanelerinde olduğu gibi burada da Hırka-i Şerif’in muhafaza edildiği oda, havalandırma bodrumu üzerine yapılarak hırkayı zemin rutubetinden koruma amacı güdülmüştür. Eyvan niteliğinde ve beşik tonoz örtülü bir nitelikte olan bodrum avlunun güney bölümüne yuvarlak bir kemerle açılmakta, bu açıklık demir parmaklıklarla donatılmış bulunmaktadır.
Dışarıdan sıvalı olan duvarlar içeriden barok üsluptadır ve mavi-beyaz renkli Kütahya Çinileriyle kaplıdır.
Basık kubbeli olan bu yapının mihrabı kalemişi ve çinilerle bezenmiştir.
Yapıyı içerden çevreleyen kuşak yazısı hat sanat tarihimizde ta'lik yazısının en güzel örneklerini veren Mehmed Esad Yesari tarafından 1192 (1778) yılında yazılmıştır.
Güney cephesinde, dikdörtgen açıklıklı iki pencere arasına Cumhuriyet döneminde konmuş olan ve Üveys el-Karanî’nin kimliğiyle Hırka-i Şerif’in tarihçesini açıklayan Latin harfli kitabenin tepesinde Sultan Abdulmecid’in tuğrası bulunur.
Giriş kapısı üzerinde ve cephe duvarında da kitabesi bulunan bu yapının, kıble sağ duvarındaki ta'lik kitabe yazısı Hırka-i Şerif Şeyhlerinden Mahmud Şehabeddin'in usta kaleminden çıkmıştır. Batı cephesindeki bu kitabede II..Mahmud tarafından 1812 yılında yenilendiği belgelenmektedir. II. Mahmud tuğrası “S” ve “C” kıvrımlarıyla kuşatılmış beyzi bir madalyon içinde kitabeyi taçlandırmaktadır. Kitabenin, “Oldu bala cilvegah-ı hırka-i mahbub-i Hak” mısraıyla son bulan manzum metni Enderunlu Vasıf’a aitken, celi ta’lik hattı ise Yesari Mehmed Esad Efendi’nin en başarılı öğrencilerinden olan Mahmud Şehabeddin Efendi tarafından yazılmıştır. Hattat tek eseri olan bu kitabede kendisini “hırka-i nebinin hadimi” olarak tanıtmaktadır.